Kitabın Adı: | Tuna’dan Uçan Kuş |
Yazarı: | Gülten Dayıoğlu |
Sayfa Sayısı: | 175 |
Yayın Evi: | Altın Kitaplar |
Orijinal Dil: | Türkçe |
Kitabın Türü: | Roman |
Ortalama Fiyatı: | 15 TL |
ISBN: | 9754053308 |
Çevirmen: | – |
Okuyucu Puanı: | [ratings results=”true”] |
Tunadan Uçan Kuş Kitap Özeti
Boris Osmanlı egemenliği altındaki topraklarda yaşayan Hristiyan bir ailenin devşirme çağına gelmiş bir çocuğudur. Devşirme ağası Ferhat Ağa bu çocuğun zekilik, yakışıklılık, çeviklik namını duymuştur.Ama ailesi Boris’i Osmanlıya devşirme olarak vermek istemez. En çok da annesi , Boris’in Osmanlıya değil kendi topraklarına hizmet etmesini istiyordu.
Onu Zar zor ailesinden alıp İstanbul’a yolculuğa çıkmışlar. Yolculukta Boris , Ferhat Ağa’nın elinden onca Zorluğa rağmen kaçar.Ferhat Ağa çocuk bulunana kadar yolculuğu durdurur. Bu sırada tuna herkesin içinde hortlaklar olduğuna inandığı bi ormanın içine korkusuzca dalar.
Ormanda ayı avcılarının kazmış olduğu tuzağın içine düşer. orada 1 hafta kadar bir süre
boyunca yaşam savaşı verir. en sonunda avcılar gelir onu oradan kurtarıp evlerine götürürler. ve bu sır olarak kalmaz herkesler duyar. En son Ferhat Ağa’nın kulağına kadar gider. Ferhat Ağa oraya askerleriyle gidip avcıları dayaktan öldürür. ve Boris’e çok iyi davranıp yolculuğa devam eder.
Yolculukta korsanlar üstlerine saldırır. 100 devşirme çocuğun içinden 20 kadarını kaçırırlar. bunların içinde Boris’te vardır. Ferhat Ağa bu olay yüzünden padişah tarafından devşirme ağalığından men edilip kale bekçiliğine atanır. Devşirme çocukları Dramalı Deli Hüseyin namıyla anılan ezgın eşkiya ile adamları kaçırmıştı.
Devşirme çocuklar Gelibolu’da köle tüccarlarının eline düşerler. Gemi ile Afrikaya götürülen devşirmeler. esir pazarlarından satılır. Devşirmeler Habeşistan Sarayında kölelik yapacaklardı. Burada çok zor günler yıllar geçirecekler. En sonunda bir bayram Osmanlı ile Habeşistan arasında bir bayramlaşma söz konusu olur. Ferhat Ağa da Osmanlıyı temsilen Habeşistan Sarayı’na konuk olarak gider. Orada Boris’i görür. Boris de onu görür. Fakat birbirlerini tanıdıklarını belli etmezler. Gece olunca Habeşistan Sarayından Osmanlının iki ajanı Borise yardım ederek Borisi Ferhat Ağa’yla görüştürür. Ferhat Ağa da yanındaki vali de onu ve diğer devşirmeleri ordan almak istediler. Daha sonra Osmanlı’nın Habeşistan da ki iki önemli ajanı devşirmelere yardım ederek çok zeki planlarla çocukları kaçırdılar. çocuklar Osmanlı Padişahının karşısına çıkarıldı padişah Borisin akıcı konuşmasından ve zekasından etkilendi. Boris’in adı Ferhat Ağa’nın isteğiyle artık Behram oldu. Behram burada yetenekleri pekiştirip Türkçe konuşmayı öğrendi.
Öğretmenlerini çok etkileyen Boris bir gün şehre fink atan hırsızı yakalaması için padişah tarafından sınırsız yetkiyle görevlendirdi. Boris çok uğraşlarından sonra hırsızın padişahın cariyesinden olma öz kızı olduğunu öğrendi. padişaha değişik mizahlarla açıkladı ve mevzu bir şekil kapandı. Padişah artık Behram’ı kendi oğlu gibi seviyordu. Ve onu evlendirmek istiyordu. Behram kendi gönlüne taht kuracak birini arayış içerisine girişti. Birgün bir terzihanede gördüğü kıza tutuldu hakkında bilgiler edindi. Padişaha o kızla evlenmek istediğini belirtti padişah kabul etti. Düğün günü Behram içeri girdiğinde Kızın babasını göremedi.
Padişah da Kızımı sana veriyorum deyince Padişah’ın kendisine tezgah kurduğunu anladı. Ama Yinede saygısızlık etmedi padişaha boynunu eğdi. Ve elini öptü. Düğün bittiğinde Gerdek için Padişah kızının odasına giden Boris kızın yüzünü açınca bir de ne görsün! Kız kendi sevdiği kızdı. aslında padişahın kızıymış sevdiği kız. padişah bu dümeni başarılı bi şekilde gerçekleştirdi.
Bu sıralarda şehzade emir saraydan kaçar. Şehzade emir padişahın öz kardeşidir. ve bu şehzade emirin taraftar toplayıp padişahı tahtından indirebilme ihtimali açısından büyük bir risktir.
Şehzade Emir Acem şahına sığınır. Acem şahı Osmanlıya meydan okur. Osmanlıda Acem şahına savaş ilan eder. Bu Behram’ın katıldığı ilk savaştır. ve Behram bu savaşta çok önemli deneyimlerle tecrübeler kazanır. Behram öğrenciyken gemi çizimleri yapmıştı. ve bu çizimleri gerçekleştirmesi için Padişah, Kaptanı deryaya talimat vermişti. ve sonuç olarak artık o gemiler hazırdı. Behram ve kaptanı derya ekipler oluşturarak denize açıldı. Behram’ı çok kıskanan kaptanı derya ona bir tuzak kurdu ve onu korsanların eline düşürdü. saraya geri döndüğündeyse padişaha inanılacak yalanlar söyledi. Kaptanı derya bu olay sonucu yükselmeyi beklerken görevden alındı. Kendi kazdığı çukura düştü. Behram paşa ise perişan olmuştu. ve her ne kadar korsanların elinden kurtulmuş olsada bu halde saraya geri dönmeye onuru engel oluyordu.
Esirlik zamanında yanında güvendiği arkadasları da vardı ve bir de yeni tanımış olduğu Podova Kardinalı adında önemli bir din adamı ile tanışmıştı. Behram ona hep yardım ederdi yaşlı olduğundan ve kardinal onu çok severdi. Birgün Korsan avcısı filosu korsanları alt edip esirleri kurtarmayı başarır.Daha sonra yaşlı kardinal Behram’ı yanına getirtti ve dostlarına onun ne kadar iyi biri olduğunu anlatıp onu insanlara sevdirdi. Behram paşa kendi kimliğini gizlemek istedi ve Kendisini nemçeli bir bilim adamı olarak tanıttı. Podovalılar Behram’ı Sicilya Tersanesi’nde gemi planları çizimi işine verdi. Behram burada çok para kazandı.
Çalışmaları sırasında İdris adlı biriyle bir Müslümanla tanıştılar. İdris’le samimiyet kurunca İdris asıl kimliğini Behram’a ve dostlarına açtı.Ve onlara kendisine kendi ülkesi Tunus’u İspanyolların zulmünden kurtarmak için yardım etmelerini teklif etti. onlar bu teklifi seve seve kabul etti.
çarpıcı planlarla savaşlarla Tunus İspanyol işgalinden kurtarıldı. ama Behram bi kaç dostunu kaybetti bu savaşta.
Savaş bitip düşman kovulduğunda Behram’a Tunus Bey’i olması için yalvardılar. Behram zar zor bu teklifi kabul etti. Ülkede bir süre işleri yerine koyduktan sonra İstanbul’a dönmeye karar verdi. deniz yoluyla İstanbul’a gitti. oraya gittiğinde padişahın karşısına Tunus beyi olarak çıktı. en son padişah Tunus’u Osmanlı topraklarına alarak orayı güvence altına aldı. Behram’ın dönüşü herkesi çok sevindirdi. karısı hala onu beklemekteydi ve çocukları Behram gelene kadar bacak kadar olmuştu. Bu arada Kaptanı derya çoktan ölmüştü. Ve artık Behram Osmanlının yeni kaptanı deryası olmuştu. Behram’ın çok sevdiği padişah hastalanıp ölmüştü. Yerine veliahtı tahta geçti. Ve bu yeni padişahın Behram’la çok iyi anlaşması çok kıskanılıyordu. Bu yeni padişah Behram’ı devşirmelikten baş vezirliğe yükseltti. Behram çok dürüst çalışıyordu. yaptığı işi çok iyi yapıyordu. ve bu nedenle kimsenin ona dokunamayacağını sanıyordu. ama birgün Yeniçeri ağasının başına buyruk davranışlarıyla sandığını anladı. bu yeniçeride isyan çıkardı Behram’ın ve vezirlerin ölmesini istediler.
Padişah bunu kabul etmeyip Behram’ın ve vezirlerin yaşaması kosulundan tahttan inmeyi kabul etti. bunun üstüne yeniçeriler kışlalarına çekildiler. Padişah sürgün yedi onun yerine kardeşi tahta oturdu. Behram paşanın yerine yeni bi başvezir seçildi. İstenmyen vezirler değiştirildi. buna rağmen yeniçeriler halen tatmin olmamıştı. çünkü asıl istekleri Behram’ın ölmesiydi. Ve bunu gizlice planlarla yapmaya karar verdiler. Lakin Behram paşanın eli kolu uzundu. kendisine yapılan tuzağı öğrenip onları kendi tuzağına düşürdü. Bu olaydan sonra da Behram’ı ne gören oldu ne de duyan. Daha sonralar da Annesinin en büyük isteğini yapmak üzere ömrünün geri kalanını çocukluğunu geçirdiği topraklarda hizmet vererek geçirdi. Orada kimse onun kimin nesi olduğunu bilmiyordu. Evi herkese açıktı herkes onu çok seviyordu. Hele hele yerli halk onun hastasıydı. ona bilgin diyorlardı.
Padişaha kadar nam saldı. Behram 10 yıl sonra öldüğünde ölmeden önce padişaha bir kitabını gönderdi. Ve kim olduğunu öğrenince padişah vay bee Behram paşaa dedi….Behram paşa, kendi hayatını en ince ayrıntısına kadar yazmıştı ve bunun efsane gibi dilden dile yayılmasını istiyordu. padişah bu son isteğini seve seve yerine getirdi.
TUNA’DAN UÇAN KUŞ dört bir yana yayıldı bugün bile hala ilgi ve merakla dilden dile söyleşilmekte.