Gümüş Kanat Cahit Uçuk Kitap Özeti,Gümüş Kanat Cahit Uçuk Geniş Özet,Gümüş Kanat Cahit Uçuk Kısa Özet,Gümüş Kanat Cahit Uçuk kitap özeti kısa özeti. Gümüş kanat kitabının geniş özeti. Cahit Uçuk gümüş kanat eser özeti.
Kitabın Adı:Gümüş Kanat
Kitabın Yazarı:Cahit Uçuk
Gümüş Kanat Kitabının Özeti:
Kemal pencereden dışarıya bakıyordu. Bugün günlerden Cumartesiydi.Kemal’in sınıf arkadaşları sinemaya gitmişti ama Kemal evde oturuyordu.Kemal o sırada dışarıdan pencereye bakıyordu ama kendisi burada değildi.Düşler alemindeydi.Kemalin babası bir kaza geçirmişti kazada 4 parmağını kaybetmişti.Kemalin babası matbaanın mücellit usta baş ısı idi. .Ama kazada 4 parmağını kaybedince artık işten çıkmak zorunda kalmıştı çünkü 4 parmakla matbaacılık işi yapılamazdı.Kemal bu üzüntülü günleri ve güzel günleri düşünüyordu.
Kemal canlı makineleri severdi büyüyünce canlı makine ustası olmayı düşünüyordu ve bu düşünü gerçekleştirmek için elinden geleni yapmaya kararlıydı ama Kemal’in babası Celil işten çıktığı için o iyileşene kadar eve para lazımdı. Cemilin karısı Süzen çalışıyordu çok becerikli ve çalışkan biriydi. Celil’e ve Kemal’e belli etmiyordu yorgunluğunu ve üzüntüsünü. Süzen çalışıyordu çalışmasına da para yetmiyordu eve bazen yarı aç yarı tok geçinip gidiyorlardı.
Kemal okulda çok çalışkandı aynı annesi gibi.Kemal gene düşlerdeyken bu sefer geçmişte babası kaza geçirmeden önceki bir anıyı hatırladı.Kemal bir gün bir kuş sesi duymuştu.Kemal o sırada ders çalışıyordu aldırmadı ama sonra iyice dikkat kesilince kuşun ondan yardım istediğinin farkına vardı ve dayanamayıp kalktı ders çalışma masasından.Gümüş kanatlı bir kuş ağacın bir dalına ayağından asılıp kalmıştı.Kemal önce cama çıktı kuşu yakalamayı düşünüyordu ama annesinin sözleri aklına gelince vazgeçti babasına seslendi babası Celil ilk başta duymadı Kemal gene bağırarak seslenince babası duydu ve geldi.Celil kuşu görünce elini uzattı ve daldan söktü kuşu.Kuşu avucuna aldı ve Kemale verdi. Kemal kuşu salmaya çalıştı ama kuş gitmiyordu Kemalin babası Celil kuşun gitmeyeceğini yorgun olduğunu söyledi.Kemal kuşa ‘Gümüş Kanat’ ismini takmıştı.Kemal bir anda düşlerden sıyrıldı babasının sesiyle.
Kemal akşam uyuduğunda rüyasında Gümüş Kanat’ı gördü.Gümüş Kanat yine o daldaydı onunla konuşuyordu. Sen bana yardım ettin şimdi yardım sırası bende yarın matbaaya git ve iş istediğini söyle onlar sana iş verecekler göreceksin dedi. Kemal yarın söylenenleri yaptı cidden Gümüş Kanat’ın söyledikleri gerçek oluyordu. Hem de hepsi rüyasında gördüğü bir şekilde.Kemal işe alınmıştı artık neredeyse her gün rüyasında Gümüş Kanat’ı görüyordu hem de Gümüş Kanatın dedikleri aynı çıkıyordu böyle havası rüyadaki yerler filan ağaçların boyu bile.Kemal git gide işinde gelişmişti haftalığı da iyiydi. Ustasını filan çok seviyordu.Kemal bir gün iş çıkışı kitap sergisi açan Nevzat Beye gitti.Nevzat Bey’le Kemal arkadaştılar aralarında çok fazla yaş farkı olsa da. Kemal Nevzat Beyden ‘Kamerde İlk İnsanları Alacaktı’.
Bir gün gene sergiye gidiyordu Nevzat Bey oradaydı selamlaştılar büyük bir adam gibi Kemal kitabı soracağı sırada Nevzat Bey ona hediye paketi uzattı ona kamerde ilk insanları hediye ettiğini söyledi. Bu arada, işinde iyi çalıştığı için, haftalığı da artmıştı…
Öğretmeni, hasta olduğu için o hafta ders yapamadılar. Üzüldü ama elden ne gelir? Yürüyerek Sultanahmet’e kadar geldi. Bir kalabalık, bir yere bakıyordu. Bîr de ne görsün, kendisinin rüyasında çıkmış olduğu delik değil mi? Hemen heyecanla söyledi: “Buranın uzantısı, ta bizim matbaanın altına çıkıyor” deyince, başını okşadılar, sorular sordular, notlar aldılar.
Eve geldi, tüm yaşadıklarını anne ve babasına anlattı. Birlikte güzel hayaller kurdular. Bu hayallerin içinde küçük bir cilt evi kurmak da vardı.
Annesi ancak haftanın üç günü iş bulabiliyor, babasının maaşı, Kemal’in haftalığı, geçinip gidiyorlardı.
Pazar günü, annesi okuduğu gazetede Kemal’in resmini gördü. Hemen Kemal’e seslendi. Kemal, ilk önce rüya görüyorum zannetti. Sonra iş anlaşıldı. Meğer, cumartesi günü, Sultanahmet’te kendisi ile konuşanlar arkeolog, diğerleri de gazeteci imiş. Ayrıca, gazetede Kemal’e bir de madalya verecekleri yazılıydı.
O gün, annesi ile daha önce kararlaştırdıkları için, kartopu oynamaya çıktılar. Gezdiler, tozdular. Kemal, bir simitçi çocuğu görüp acıdı. Ondan on tane simit alıp, sohbet ettiler. Kemal çocuğa “gel matbaada çalış” diyerek adresi verdi. Eve geldiler. Ev, çok kalabalıktı. Arkeologlar ve gazeteciler vardı. Kemal’e bir “Bizans Kongresi Heyeti”nin madalyasını verdiler. Çok güzel sohbet ettiler…
Akşam, babası kitabı kaldığı yerden okumaya devam etti. Hem okuyor, hem de kitap üzerine konuşuyorlardı. Sonra yattı¬lar. Kemal madalyasını eline alıp dikkatlice inceledi. Bir tarafında gümüş kanatlı kuş resmi, diğer tarafta gümüş saçlı bir kadın res¬mi vardı. . “Ne tuhaf, her yerde gümüş kanatlı kuşu görüyorum” dedi.
Babası her akşam okuduğu “Ay’a ayak basanlar” kitabının sonuna gelmişti. Kitap, kahramanlarımızın yakalanmaları ile son buluyordu. Profesörün ağzından çıkan son kelime ise “naj…” olmuştu. Aslında “nafile” demek istemişti. Kitabın çok etkisinde kalan Kemal, bu yüzden kedisinin adını “Naf” olarak değiştirdi.
Matbaada, daha önce simitçilik yapan Ayhan isimli çocuk da işe başlamıştı. Kemal’le arkadaş oldular. Kemal Ayhan’ın hasta olan annesini iyileştirmek için çareler düşünüyordu. Akşam, aile¬sine bu konuyu açtı. Bu arada, kitapçı Nevzat amcanın kendisine hediye etmiş olduğu kitabı matbaada ciltletmiş, eski cildi de eve getirmişti. Babası yapılan cildi beğendi.
Kemal eski cildi karıştırırken, içinden bir zarf ve çok eski bir pul çıktı. 1862 yılı basımı ilk pullardandı ve çok kıymetliydi. Kemal “zengin olduk, artık okula gidebileceğim” diyerek havalara zıpladı. Ancak babası “oğlum, bu pul Nevzat amcanındır, ona vermelisin” deyince, babasına hak verdi. Çünkü babası en doğrusunu bilirdi. Annesi Süzen hanımda babasını tasdik etti.
Kemal, ertesi gün yağan kara aldırmadan Nevzat amcayı aradı. Hastalanmış, hastaneye yatmıştı. Soğuğa, kara rağmen gitti, güç bela doktorları ikna ederek, Nevzat amca ile buluştu ve pulu ona vermek istedi. Nevzat amca çok ama çok mutlu olmuştu. Ancak şöyle dedi: “Evladım, ben o pulu bilerek oraya koydum, Bana babamdan kalmıştı. Çocuklarım Erzincan depreminde öldüğü için, seni evladım yerine koydum ve sana miras bıraktım. Ayrıca, al şu yüzüğü de anneciğine götür, ona hediyemdir.” dedi ve devam etti: “Ben, benden önce giden, sevdiklerimin yanına varıyorum artık…”
Kemal, üzüntülü bir halde Nevzat amcanın elini öptü , “Allahaısmarladık” diyerek ayrıldı.
Eve geldi. Annesi meraklar İçindeydi. Hemen annesinin boynuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Durum anlaşılınca, tüm aile hüzünlendi.
Ertesi gün hastaneye telefon etti. Nevzat amca ölmüştü…
Kemal, elinde pulla yılların pulcusu Mikoş amcanın yanma gitti ve pulu gösterdi. Mikoş amca, pullar hakkında detaylı bilgi verdi ve Kemal’e bir yazı gösterdi: “Osmanlı Türkleri tarafından 1862 yılında İstanbul’da bastırılan ve adına ‘Gümüş Kanat’ denilen pul halen kayıptır.”
Pulun değeri ise 80.000 bin lira idi. Eve nasıl geldiğinin farkında bile değildi… Aradan saatler geçti. Anne ve babası bir tuhaflık olduğunu anlamışlardı.
“Geçen hafta pulu göstermek İçin Mikoş Efendi’ye gitmiştim. Bir hafta sonra gel dedi. Bugün gittim, pulun değeri 80 bin lira İmiş…” Önce inanamadılar, sonra da hep birlikte sevinç gözyaşları döktüler..
Her şey bir kuş gibi olup bitti. Kemal okuluna döndü. Annesi satın almak için bir ev, babası matbaa açmak için dükkân arıyordu, Ayhan’ı da okula yazdırmış, annesini de hastaneye yatırmışlardı. Hayat artık çok güzeldi…
Kemal, her fırsatta, Nevzat amcanın kitap sergisini açtığı ye¬re geliyor, onun kuşlarına yem atıyordu. Onların hepsi bundan sonra Kemal’in sevgili gümüş kanatlan olmuşlardı.
cook guzel