Çağımızın Sorunu Samimiyetsizlik
Samimiyetsizlik, modern çağın getirdiği bir hastalık. Ve ne yazık ki tedavisi zor olan bulaşıcı bir türden. İnsan bu hastalığa yakalandığında ilkin kendine olan saygısını yitiriyor, ilkelerini ayaklar altına alıyor ve kendi düşüncelerine ihanet etmeyi seçiyor. Kötülüğü kendine olsa yine iyi; samimi olan insanları kendine benzetmeye, onların samimiyetini kendi samimiyetsizliğine meze etmeye çabalıyor.
Kendine saygısı olmayan, düşüncelerini samimiyetle savunmayan, sokağa adımını atar atmaz maskelerini yüzüne geçirip olduğunun dışında bir şekle giren, söylediği ile yaptığı birbirinin tam tersi olan bir kuşak yetişti. Dünyayı ele geçirdi bu samimiyetsiz kuşak, insanlığı yıkıma götürdü, insanlar arası ilişkiler insanlık dışı bir hale geldi, yaşamak için kötü olmak kaçınılmaz bir durummuş gibi kendini dayatmaya, iyi olan iyiye ait ne varsa yok edilmeye başladı. Samimi olmaya, anlam dünyasında arayışlarına karşılık bulmaya çalışanlar garipsenmeye, ikiyüzlü çıkarcılar toplumun gözdesi, idölü haline gelmeye, düşüncelerini açıklamaktan, düşündüğü gibi yaşamaktan çekinmeyen insanlar ise tehlikeli varlıklar olarak görülmeye başlandı.
Kimse can çekişen insanlığın farkında değil, kimileri ise bilinçli olarak umursamaz bir halde. Daha da ileri gidenleri can çekişen insanlığın bayraktarlığını yapıyor, insanlığın canını okumanın manifestosunu yazıyor, felsefi ekollerini kurup temellendirmelere kalkışıyor. Çoğunluğu çepeçevre sarmış, tepeden tırnağa kuşatmış samimiyetsizlik hastalığı karşısında, bütün samimiyetleri ile onu kurtarmak için çabalayan insanların tüm uğraşlarına rağmen iki yana açılmış kollarında can çekişen insanlık; artık son nefeslerini vermekte.